"PişmansınFransa'ya Göçmenlikkadar?" Bu soru, Fransa'ya gitmeyi düşünen, gitmeye hazırlanan ya da Fransa'ya yeni ayak basmış herkesin sorduğu bir sorudur.göçmenYoldaki insanların başkalarına sorduğu tek şey.
Sosyal medyada günlük rutinleri içinde Louvre'da güneşlenen, Paris sokaklarında kahve içen insanlar görebilirsiniz, sanki hayat bir film kadar romantikmiş gibi. Ancak "Çok yorucu", "Uyum sağlayamıyorum" ve "Burası gerçekten cennet değil" diyen pek çok ses de var.
Bu yazı için, bazılarını birleştirmek istiyorumGerçek Göçmenlik DeneyimleriSeninle konuşacağım.Fransa'ya GöçmenlikSonrasında hayat gerçekten nasıldır ve yurtdışına gitmeye karar veren herkes zihinsel olarak nelere hazırlıklı olmalıdır.
I. Dil engelleri: gerçek ilk engel
"Lisede öğrendiğim Fransızcanın yeterli olduğunu düşünüyordum ama Fransa'ya gittiğimde bir elektrik tesisatını nasıl açacağımı bile anlayamadım." -- Xiao Zhang, Paris'e göç eden 2. sınıf öğrencisi
Fransızca dünyanın en iyi beş dilinden biridir, ancak İngilizceye göre çok daha az "evrenseldir". Fransızlar dilleriyle gurur duyarlar ve turistik olmayan bölgelerde veya günlük yaşamda neredeyse hiç İngilizceye geçmezler. Dilde sağlam bir temeli olmayanlar içinHayatın her ayrıntısı bir meydan okuma olabilir.: Doktora görünmek, banka kartı almak, çocuğu okula kaydettirmek, komşularla iletişim kurmak ......
Öneri: Göç etmeden önce en az B1 düzeyinde Fransızca öğrenin ve ilk bir iki yıl boyunca dil sınırlamalarının yaratacağı hayal kırıklığını kabul edin. Çocukların hızlı, yetişkinlerin ise yavaş adapte olduğunu kabul edin.
II. Kültürel farklılıklar: romantizmin ötesinde gerçekliğin sürtüşmesi
"Fransızların yavaş bir yaşam temposu ve çok sayıda tatilleri var, bunun harika olduğunu düşünmüştüm ama sonra fark ettim ki - işleri gerçekten erteliyorlar!" --Linda, Paris'te okudu ve sonra Lyon'a yerleşti
Fransa'da yaşam kalitesine verilen önem, idari verimliliğin ülkedekinden çok daha az olduğu anlamına gelir. Küçük bir belge güncellemesinin üç ay sürdüğü ve banka işlemlerinin tamamlanmadan birkaç kez gidip geldiği bir durumla karşılaşabilirsiniz.
Ek olarak.İşyeri kültürü de çok farklıFransızlar "iş-yaşam dengesine" daha fazla önem veriyor. Fransızlar "iş-yaşam dengesine" daha fazla önem verirler ve temelde işten bahsetmezler veya işten sonra fazla mesai yapmazlar. Ancak bu aynı zamanda şu anlama da geliyoryeni göçmenlerİşyerine entegre olurken, daha uzun adaptasyon döngüleri ve daha yüksek iletişim eşikleri ile karşılaşılır.
Öneri: "Verimlilik" zihniyetinden vazgeçin ve Fransızların "yavaş ama disiplinli" temposunu anlamaya çalışın. Sabırlı olun, aksi takdirde "her gün somurtuyormuş" gibi hissedeceksiniz.
III. Sosyal çevrelerin yeniden inşası: yalnızlık görmezden gelinemez
"Fransa'daki üçüncü ayımda sık sık uykusuzluk çekmeye başladım ve ağladığımda düşündüğüm şey hayatın ne kadar zor olduğu değil, 'neden etrafta konuşacak kimse olmadığı' idi." --Ame, refakatçi anne, Güney Fransa'ya yerleşti

birçoğuyeni göçmenlerİlk altı ay ila bir yıl içinde, herkes çeşitli derecelerdesosyal izolasyon. Arkadaş çevresi dağılır, tanıdık çevreler uzaklaşır ve her şeyin sıfırdan inşa edilmesi gerekir. Özellikle tam zamanlı anneler ve ilk kez bekar olan gençler, kendilerini inkar etmeye ve sosyal kaygıya eğilimlidirler.
Öneri: Fransızca derslerine, çocuğunuzun okulundaki ebeveyn-öğretmen konferanslarına, topluluk etkinliklerine, Çin destek gruplarına vb. katılmak gibi sosyal bağlantıları aktif olarak aradığınızdan emin olun. Sadece baş sallayan bir tanıdıkla başlasanız bile, yavaş yavaş gerçek arkadaşlıklar kurabilirsiniz.

IV. Kimlik kaygısı: Fransız mıyım yoksa Çinli mi?
"Kızım zaten Fransızca düşünüyor ama ben bu ülkeye giderek daha az alışıyorum. Aile içinde kültürel bir bölünme var." --Leo, 8 yıldır göçmen, şu anda geri dönmeyi düşünüyor
Göçmenlik sadece kişisel bir karar değil, aynı zamanda bir aile projesidir. Çocuklar hızla uyum sağlayıp kimlikleri değişirken, yetişkinler genellikle kültürel bir arafta sıkışıp kalıyor: Fransa'da tam olarak kabul görmüyorlar ve evlerinde "yabancı" olarak görülüyorlar.
Bu **"arada kalmış" kimlik kaygısı** zaman içinde, özellikle de değerleriniz çocuklarınızın ve toplumun değerleriyle çatıştığında yoğunlaşabilir.
Öneri: Bu "çoklu kimlik" durumunu kabul edin ve herkese uyan tek bir aidiyet duygusunu zorlamayın. Aile içi iletişim çok önemlidir, bu nedenle kendinizi tamamen "ötekileştirmek" yerine dil ve kültür açısından "çift yönlü bir girdi" sağlamaya çalışın.
Son söz: Pişman olmak ya da olmamak, gerçekten yeterince hazırlıklı olmaya bağlı
Fransa'ya GöçmenlikTek adımlık bir hayal değil, uzun bir zihinsel inşa ve sürekli uyum gerektiren bir maraton. Pişmanlıklarınız olabilir, ancak çoğu zaman bu sadece nefesinizi tutma ve kendinize biraz rahatlama ihtiyacı duyma meselesidir.
Anlamamız gerekiyor:Göçmenlik bir kaçış değil, alternatif bir yaşam tarzı seçimidir. Yavaş tempoyu, dil engelini ve kültür şokunu kabul edebilir ve kendinize büyümek için zaman vermeye istekli olursanız, Fransa aslında kalmaya değer olabilir.